Ken Robinson dünyaca ünlü İngiliz konuşmacı, eğitimci ve yazardır.
Onun Ted’deki efsane konuşmasını bilmeyen neredeyse yoktur. 2006 yılında TED konuşmasını izleyen on yedi yaşındaki bir öğrenci ona aşağıdaki e-postayı göndermiş.
“Şu anda odamda uyuyamıyorum ve sessizce oturuyorum. Saat sabahın altısı ve hayatımı sonsuza dek değiştirmesi beklenen bir süreçteyim. Birkaç hafta sonra son sınıf öğrencisi olacağım ve bu durum an itibariyle üniversite hayatımın asıl konusu olacak gibi görünüyor… Ben böyle olmasından nefret ediyorum. Bunun sebebi, üniversiteye gitmek istememem değil. Asıl mesele, fikirlerimi desteklemeyen şeyleri yapma düşüncesinde olmam. Yapmak istediğim ve tamamen zamanımı adamak istediğim şeyler için kendime neredeyse hiç güvenmezken etrafımdaki herkes istediği konuda profesör olmuş gibi görünüyor ve sanki sıkıcı bir işe sahip olmak hayatta başarılı olmanın anahtarı gibi görünüyor. Benim için sıkıcı ve anlamsız bir iş için zaman harcamak gerçekten kötü bir fikir. Bu, hayatımda karşıma çıkan bir fırsat… Yaşayacak tek bir hayatımız var ve gerçekten etkili bir şey yapmak istiyorsam başka bir şansım olmayabilir. Bilinen, alışılmış tıbbi ya da işletmeyle ilgili meslekler dışında tamamen farklı bir şey yapmak istediğimi söylediğimde ailemin ve arkadaşlarımın alaycı bakışlarını görmekten nefret ediyorum. Her nasıl olduysa uzun süredir aklımda olan fikirlerden bahseden birinin videosuna rastladım. Bu video kelimenin tam anlamıyla beni havalara uçurdu… Gelecekte herkes eczacı olmak istiyorsa, tıp alanındaki bir mesleğin prestiji kalmayacak. Ben para ya da aşırı ‘pahalı bir araba’ istemiyorum. Ben, hayatımda anlamı olan bir şey yapmak istiyorum ancak desteğe ihtiyacım var. Beni bir kez daha hayallerimin peşinden gidebileceğime gerçekten inandırdığınızı size söylemek istiyorum. Bir ressam, bir desinatör, bir besteci, bir heykeltıraş ya da bir yazar olmak için bana umut verdiğiniz için gerçekten teşekkür ederim. Garip bir şey yaptığımda resim öğretmenim genellikle bana dik dik bakıyor. Bir keresinde suluboya kabımı resmin üzerine döktüm ve öğretmenim “Not vermek için hazır!” dedi. Yüzündeki ifadeyi tahmin edebiliyor musunuz? Okulda bu tür engeller öylesine net bir şekilde yerleşmiş ki ve ben öylesine kendim olmak, sabahın üçünde aklıma gelen fikirleri öylesine gerçekleştirmek istiyorum ki… Düz, eski bir ayakkabı ya da ağaç resmi çizmekten ve sanatın ‘notlaştırılmasından’ da nefret ediyorum. Sanata nasıl not verilebilir ki? Bahse girerim Picasso eserlerinden birini eski bir öğretmenine gösterseydi kesinlikle sinirlenir ve onu dersten geçirmezdi. Öğretmenime heykeltıraşla kanvası birleştirirsem ve her ikisini birlikte kullanırsam, tablomun canlı durup durmayacağını ve yanılsamayı izleyenlere yansıtıp yansıtamayacağımı sorduğumda verdiği cevap, “Böyle bir şeye izin verilmez! Son senemde ileri düzey sanat atölyesi dersi alacağım ve belki de bana üç boyutlu bir çalışma yapamayacağımı söyleyecekler. Bu, gerçekten delilik ve insanların küçümsediği ama bizim yaratıcılık dediğimiz şey hakkında sizin gibi insanların New Jersey’e gelip konuşma yapmasına ihtiyacımız var.” Büyüdüğümde sanatçı olmak istiyorum dediğim an insanların gülmesi ya da kaşlarını çatması gerçekten canımı yakıyor. İnsanlar neden yapmayı sevdikleri şeyi yapamaz? Mutluluk bir köşk müdür ya da büyük ekran bir televizyon mudur? Dünya’nın nüfusu çok fazla ve burası korkunç ve rekabetçi bir yere dönüştü. On dokuz dakika, yirmi dokuz saniye süren saf gerçeklik için çok teşekkür ederim. Hoşça kalın”
Bu mektup beni derinden etkiledi. Bir taraftan da içinde bulunduğum “İzotomi Projesi” nin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha fark ettirdi. Buradaki öğrenci kendi değerlerinin ve yeteneklerinin farkında olmasına rağmen okul ve toplum baskısının kendi üzerinde yarattığı psikolojiden bahsediyor. Ken Robinson’un yazdığı “Öz” kitabını okuduğunuzda dünya genelinde hala bu anlayışın hüküm sürdüğünü görmeniz mümkün. (Mektupta bahsedilen okulların yaratıcılığı öldürmesi konusuna önceki yazımda değinmiştim.)
Türkiye’de ise yaptığım izotomi çalışmalarında bu toplum baskısının yanı sıra gençlerin kendileri ile ilgili farkındalıklarının düşük olduğunu gözlemliyorum. Gençler ailelerinin ya da okulun beklentilerini kendilerinin hayattan beklentileri gibi algılayabiliyor. Bizim yaptığımız çalışmalarda öğrencilerin ilgi ve istek alanlarından, hayatlarındaki değerlerinden, güçlü olduğu yanlardan bahsediliyor ve onlar için önce kendilerini keşif süreci başlamış oluyor. Genel mizacı, yetenekleri, hayalleri, yapabilecekleri ve hayatına anlam katan değerleri ışığında mutlu meslek seçimini yapabilmeleri için bir farkındalık alanı yaratılıyor.
Örneğin bir öğrenci tiyatro alanında yetenekli iken, tiyatro çalışmalarında ve sahnede saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorken, başrolde oynayıp alkış almanın onun hayatındaki en mutlu anı olduğunu söylüyorken, geleceğin mesleği olarak bilinen ama hiç ilgisini çekmeyen mekatronik okumak istediğini dile getirebiliyor. Bu öğrencinin fen ve matematik derslerinde çok iyi performans göstermesi, okulun ve ailenin onu bu konuda yönlendirmiş olması onun bu tercihi yapması için yeterli. Fakat konu ile ilgili konuştuğumuzda robotlar, yazılım ve makinelerin hiç ilgisini çekmediğini gözlemleyebiliyoruz.
Sadece yetkinlik bizi mutlu meslek seçmeye götürebilir mi? Tabi ki hayır… Mutluluk önce kendini tanımakla başlar. Farkındalıklı yapılan seçimler insanı mutluluğa götürür. Ben Türkiye’nin yüzde birlik dilimine giren bir üniversiteden mezun olup gene sınavlarda yüzde birlik bir dilime girerek Türkiye’nin en prestijli bankalarından birinde iş yaşamına başlamış biri olarak geçmişte yaptığım meslekte hiç mutlu olmadığımı söyleyebilirim. Yapabiliyor muydum? Evet… Başarılı mıydım? Evet… Mutlu muydum? Kesinlikle hayır…
Gençler artık bunu yaşamak zorunda değil. Bugün bu yazıyı okuyorsanız size vereceğim 2 tane tavsiye var. Birincisi; hem kendi yaşamınızı ve kendinizi fark etmeniz için (kitaptaki en sevdiğim bölümlerden biri olan “hiçbir şey için geç olmadığını” gösteren örnekler),hem de çocuğunuzu daha iyi anlamak için Ken Robinson’un “Öz”kitabını okuyun. İkincisi; çocuğunuz 13 yaşından büyükse, meslek seçimi ile ilgili karmaşık bir durumun içindeyse ve fırsatınız varsa mutlaka İzotomi ile tanışın…
“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!!!” E.E CummingsYazardan Çok Önemli Bir Not: Dünyaya üç iyilik yapıp kendinizi iyi hissetmek isterseniz size birkaç önerim de var. Sonrasında kendinizi kesinlikle daha iyi hissedeceksiniz
Adım 1. Dünyadaki en büyük problemlerden biri doğanın bozulması, ağaçların azalması ve oksijen kaynaklarımızın yok olmasıdır. Her gün hepimiz internette arama yapıyoruz. Bu aramalar da genellikle google ya da yandex gibi araçları kullanıyoruz. Ancak eğer Ecosia.org ‘u kullanırsanız her an yeni bir ağaç dikildiğini görebilirsiniz. Üstelik site size her an dikilen ağaçları da gösteriyor. Bence varsayılan arama motorunuz bile yapabilirsiniz. https://www.ecosia.org/
Adım 2. Sokak hayvanlarının tedavi edilmesine destek olmak ister misiniz? Sadece kitap alışverişlerinizi kitapkoala.com üzerinden yapmanız yeterli. Üstelik diğer sitelerden daha avantajlı fiyatlar sunuyor. Sadece sitenin linkine tıklamanız bile büyük fayda… https://www.kitapkoala.com/ Ayrıca Ken Robinson’ın “Öz” adlı kitabını bu siteden satın alabilirsiniz.
Adım 3. Bu yazıyı paylaşarak her iki iyiliğin de daha fazla duyulmasını sağlayabilir ve dünyayı daha iyi bir hale getirebilirsiniz.
Kendini tanımak, çoğu zaman kafa karıştırıcı bir gençlik görevidir.
“İnsanın en büyük mücadelesi kendisi olarak var olmaktır.” dedi karşımda duran 17 yaşındaki genç kız. “Benim hayatımdaki her şey iki sene önce değişti.” diye ekledi. “İki sene önce ne oldu?”…
YKS 2022 tercih süresi bitti ama neler kaldı
Dün itibari ile YKS 2022 tercih süresi bitti. Geçirilen bir seneye bakıldığında özellikle öğrenciler açısından çok ciddi stres oluşturan zor bir sürecin sonuna gelinmiş oldu. Öğrencilerin çoğu bu süreçten ciddi…
Sınav Kaygısının Önemli Nedenlerinden Biri Ortadan Kaldırılabilir!
“Bu yazı bu sene sınava hazırlanma sürecine giren öğrencilerin aileleri için yazılmıştır. Konu gerçek olmakla birlikte kişi isimleri ve detaylar gizlilik açısından değiştirilmiştir…” Sadece bir an istiyorum dedi karşımdaki öğrenci,…
Çocuklar En Az Riskli Gruptalar, Korona Virüsü Kapsalar Bile Hafif Şekilde Atlatıyorlar
Dün sağlık bakanının açıklamasından sonra koronavirüsün ülkemiz sınırları içerisine girdiğini öğrendik. Bugün itibari ile ülkemizde çok daha fazla panik yaşanma durumu olası… Sabah benim de dahil olduğum whatsapp gruplarına özellikle…