fbpx

Senden “Üstün” Değilim !

Ben üstün zekalı bir gencim.  

Anlaşılmadığımı düşündüğüm zamanlar, sanki başımın üzerindeki bulut peşimi bırakmıyor ve her nedense sanki kimsenin göremediği bir gölge, yüreğimin tam ortasında, yaşamaya alıştığım şekilde, duruyor. Üstün zeka’lıymışım ! Başında “üstün” var diye sizden daha üstün olduğumu düşünüyorsanız bir de şu açıdan bakın !

  • Akranlarım tarafından çoğu zaman anlaşılamamak ve dışlanmak benim canımı acıtıyor. Onlar gibi olmak istedikçe ve onlarla sadece arkadaş olmak istedikçe zaaflarımın ve hassasiyetlerimin ellerinde oyun hamuru gibi şekillendirildiğini görüyorum bazen. Ben de onların içlerini acıtabilir ve duyguları ile oynayabilirim ancak “ben bunu hissederken” nasıl yapabilirim ki? Bu benim dünyadaki tüm diğer üstün zekalı bireyler gibi özelliklerimden biri “empati becerim yüksek”. Ben kimseyi bilerek acıtamam !
  • Herkes dünyayı kurtarmamı bekliyor gibi ! Çok zekiyim ya, çığır açmalıyım! Oysa ilgi alanlarım ile ilgili araştırmalar yapmak ve dünyada bu alanlardaki uzman kişiler ile konuşmak harika bir şey benim için. Okullarda sürekli aynı şeylerin tekrarlanması ve her şeyin ölçülerek sonuçta rakamlar haline gelmesi son derece saçma (!). Hiçbir yaratıcı düşüncemi paylaşamadığım ve beni anlamaktan uzak (itiraf edeyim nadir de olsa anlamaya çalışanlar çıkıyor), akademik başarı odaklı ve bunu da notlarımın yüksekliği ile ilişkilendiren çok insan var. Çok sıkılıyorum ve çoğu zaman bağırarak ve koşarak çıkmak istediğim ortamlar oluyor sınıflar. Ben biliyorum ki, bizlere çok uygun okul yapılandırmaları var dünyanın birçok ülkesinde. Daha da önemlisi ben okulda kendim olmaktan öyle uzağım ki… Evet dünyadaki diğer üstün zekalı bireyler gibi düşünüyor ve hissediyorum “geleneksel okul ortamları bizler için son derece sıkıcı ve katlanılması zor” !
  • Tam da bu yüzden çoğu zaman sıra altından kitap okuyarak zamanımı geçirmeye çalışıyorum. Bunu saygısızlık olarak nitelendirenlere karşı kendimi savunmaktan da yoruldum. Bana sorulan sorulara anında cevap verebilmem ve aynı anda sınıf ortamındaki konuları takip edebilmem en büyük avantajım (İtiraf edeyim belki de zekanın en faydalı olduğu anlardan biri bu!). Ancak dünyada öyle çok öğrenilmesi gereken bilgi ve öyle farklı öğrenim şekilleri var ki. Ben okumayı ve okuduklarımı paylaşmayı seviyorum. Daha küçük yaşlardan itibaren oluşan bir kütüphanem var. Ve tabi ki elektronik kitaplar da okuyorum. Okumanın zamanı var, yeri okul olmamalı diye düşünenleriniz için tek dileğim beni anlayabileceğiniz herhangi bir an yaşamanız ve o anı 12 yıla yaymanız, hatta bu yıllara gün sayısını ekleyerek okulda geçirilen zamanla da çarparak toplam hayatımıza oranlamanız. Çıkan oran şaşırtıcı değil mi? Evet ben de tüm dünyadaki üstün zekalıların büyük çoğunluğu gibi okumayı çok seviyorum ve öğrenmeye bayılıyorum. Ancak bunları uygulamak, tartışmak ve alan uzmanları ile tanışmak istiyorum. Hayal mi? Olmadığını kısa bir araştırma ile öğrenebilirsiniz, evet çoğunluğu yurt dışı örnekleri olsa da uygulanması ve sisteme dahil edilmesi imkansız şeyler değiller.
  • Yaratıcı düşünmek benim doğam, farklı olamam ki. Sanki tüm sistem bunu yok etmek için uğraşıyor gibi geliyor bazen. Artık uygulama alanını da geçtim çoğu zaman sadece fikri can kulağı ile dinleseniz bile benim için son derece önemli. Mesela sahne sanatları hakkında fikirlerim var, ayakkabı tasarımı, bebek büyüten annelerin hayatlarını kolaylaştıracak ürünler, doğanın kirlenmesini engelleyecek ya da var olanı azaltacak önerilerim, insan fizyolojisi ve dans ile ilgili fikirlerim var, ayrıca teknoloji ve oyunlar hakkında, sinema ve senaryolar hakkında, hatta sevgisizlik hakkında. Dinler misin beni?
  • Bazen tepkilerim ve çırpınışlarım anlamsız geliyor insanlara. Neymiş, bu dünyayı ben mi kurtaracakmışım. İçim acıyor Avustralya’da yarım milyon hayvan öldüğünde. Atmosfere zehirli gazlar salındığında, doğaya verilen her türlü zararda. Zeytin ağaçları kesildiğinde ağlıyorum açık açık, canım acıyor anlıyor musun? Ve en çok martılar için üzülüyorum yağan dolu sonrası binlercesi telef olurken, inanabiliyor musun? Ve bunları hissederken karşındakilerin “Ne kadar da hassasın? Alışman lazım dünyanın gerçekleri böyle” dediklerini düşünebiliyor musun?
  • Ben benim. Sadece üstün zekalı biri değilim. Ben…Mesela sabahları sinirli olabilirim, deniz kokusunu severim, anneannemle vakit geçirmek harikadır, balık severim mesela ve anime film seyretmeye bayılırım. Rock müzik dinlemek hoşuma gitse de rap müzik hayranıyım. Düğünlerde oturmam, halaya katılırım. Yöresel tatlara bayılırım ve en büyük hayallerimden biri dünyayı gezmek. Arkeoloji ve antropolojiyi severim. Bir de takım tutarım ve fanatiğim ve tabi ki hangi takım olduğunu söylemeyeceğim J Mesela en sevdiğim renk turuncu, ve neden bilmem karpuzu çok severim. Şiir okumaya bayılırım, kitaplardan da sevdiklerimin kokusu bir başka sanki. Bir de dalmayı çok severim, denize de hayallere de J Yani ben üstün zekalı olmanın getirdiği literatüre göre ortak özellikleri göstersem de, elbet ayrı bir bireyim, aynı senin gibi… Unutma lütfen !
  • Fantastik filmlere ve kurgulara bayılırım. Bu sanırım benim içimdeki yaratıcı kısmı da destekleyen bir şey. Karakterler ve stratejiler hakkında konuşmak öyle önemli, bir özdeşlik sağlıyor sanki. Hani Türk Sanat Müziği kursuna giden herkesin bu alanla ilgilenmesi gibi, yaratıcı drama kursu ha keza J
  • İnternet ve uygulamaları, bilgisayar oyunları benim hayatımın bir gerçeği. Gerçeği derken “tek gerçeği”  değil içine doğduğum tarihlerin “yaşam gerçeği”. İtiraf edeyim internetsiz bir hayat düşünmek oldukça zor. Bu arada ürkecek bir şey yok. Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, bizim %2’lik tayfa genelde araştırma amaçlı interneti kullanıyormuş. Ayrıca, sizler için çocukken size alınan oyuncağın içini açmak ve tekrar birleştirmek ne ise sanırım bizler de kodlama böyle bir şey. Bilirsiniz kodlama ilgi çeken alanlardan biri.
  • Birçok yerde uyumsuz olmamak adına popüler konulardan bahsetmek işime geliyor. Açıkçası ben de kıyafet, makyaj ve/veya kişisel bakım ürünleri, spor ayakkabılar, araba vb konuşmayı seviyorum. Genciz tabi ki bu da olacak. Ve bununla birlikte daha derin sohbet edebilecek arkadaşlarım da var. Yani hem zihnen beslenmem ve uyum sağlamam için biraz çaba harcamam gerekiyor. Bundan şikayetçi olmasam da, açıkçası bu dengeyi kurana kadar zorlandım.
  • Ve itiraf edeyim başarısızlıktan çok da hoşlanmıyorum. İçimde kendime koyduğum hedefler o kadar yüksek ki hep “daha iyisi olabilirdi!” diyen bir sabotajcı var içimde sanki. Kim ne derse desin kendimi başarılı hissetmek benim için zor. Size bir sır vereyim, bazen hedefimi o kadar aşağıya çekiyorum ki kalan her şey bana iyi gelsin diye. Ama içten içe de daha iyisini yapabileceğimi biliyorum. Yani bu konuda anlaşılmaya ve desteğe ihtiyacım var açıkçası ve bir itiraf daha: en sevmediğim cümlelerden biri “Sen yaparsın!”. Elbet yaparım, ama yapabiliyor olmam desteğine ihtiyacım yok anlamına gelmiyor. “Lütfen beni anlayın demek” benim için  bir o kadar zor ve bir o kadar da değerli.

Anlatacaklarım çok olsa da, umarım ”üstün zekalı” olmanın sizi rahatsız eden “üstün” kavramı olmadığını anlatabilmişimdir. Şöyle düşünürken buluyorum kendimi: Keşke “(yapay) zeka” olsaydım. O zaman sadece algoritmalar arasında tercih eder, aldığım her kararın en mantıklı karar olduğunu bilir ve sonuçları karşısında hiçbir şey hissetmezdim. Sadece zeka değilim, insanım ve duygularım, sevinçlerim, ilgi alanlarım, korkularım, hayallerim, umutlarım var.

Ve derdim “üstün” olmak değil, “üstün zekanın” dezavantajlı bir durum olduğunu anlatarak yardımınızı ve desteğinizi istemek !

Tutar mısın şimdi elimden? Ben elimi çoktan uzattım bile…

Dr. Uğur Zat

Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuklar Aile Eğitim Uzmanı