Sıklıkla duyduğumuz cümlelerden biridir bu. Aile çocuğunu İzotomi ya da koçluk görüşmelerine getirir.
Öğrenci ile görüşmemiz başlamadan önce hafifçe kulağıma eğilir ve olabildiğince kısık bir sesle ‘’bizim çocuk pek konuşmaz ama’’ der. Gülümserim, ‘’merak etmeyin’’ der ve yoluma devam ederim.
Görüşmenin başlarında galiba zor açılacak diye düşündüğüm çocuğun aslında cümle aralarında kendisini nasıl anlattığını duyarım. Bazen iletişimi kurmak son derece eğlenceli ve kolay olur. Öğrenci ailesinden gördüğü destek ve sevgi ile çok rahattır. Bazen onda iz bırakan bir olayı ardında bırakma çırpınışını dile getirmeden üniversite için planlarını anlatamayacağını anlarım. Kimi zaman aile ve öğrencinin istekleri o kadar örtüşmez ki küçük omuzlarındaki yükü hissederim. Kimi zamansa her şey yolundadır sadece kariyer hedeflerini paylaşmanın keyfi yaşanır birlikte.
Demem o ki anlatan çok oldu ama konuşmayan hiç olmadı.
O çocuk konuşur, gözlerinin içine bakarak seni dinliyorum dediğinizde
O çocuk konuşur, tüm varlığınızda onunla olduğunuzu hissettiğinde
O çocuk konuşur, onun geleceğini önemsediğinizi ve kendi geleceği hakkındaki tüm istek ve hayallerini özgürce ifade edebileceğini anladığında
O çocuk konuşur, kendisini özgün cümleleriyle ifade etmesine alan tanığınızda
O çocuk konuşur, yargılanmayacağını ve yönlendirilmeyeceğini bildiğinde
Tüm bunlar öğrenilmiş koçluk yetkinliklerinin ötesinde; genci gerçekten önemseyerek, yolun henüz başındayken doğru adımları atmak üzere basacağı taşların yerini bulmasında destek olmanın içten çabası ile oluyor. Her İzotomi görüşmesine aynı heyecanla girerek ve her rapor bitiminde işini iyi yapmış olmanın, iyi bir iş yapmış olmanın huzurunu duyarak olabiliyor.
Yapılan işin katma değeri bilgi ve tecrübenin yanında sevgiden geçiyor. Gençleri seviyoruz. Onlarla konuşmayı çok seviyoruz. Kariyer yolculuklarında yanlarında olmaktan gururduyuyoruz. Geleceğimizin ışığı olacak gençlerimizin mesleklerinde yaşayacakları mutluluk ve başarılarında katkımız olduğunu bilmek en büyük mutluluğumuz ve hedefimiz.
Merakla, ilgiyle ve şefkatle sorulan tüm sorular yanıtlanır. İstekle ve heyecanla yanıtlanır.
O çocuk konuşur.
Konuştukça kendisini ve arzularını keşfeder. Alması gerektiğini düşündüğü aksiyonlar hakkında bir gündemi oluşur. Siz bir soru ekersiniz ve o sulamaya başlar. Oradan yeni fikirler çıkar, olgunlaşır ve gelecekte meyvelerini verir.
O çocuk konuşur ve biz büyükler onların taze bilgeliklerinden yeni şeyler öğreniriz.
O çocuk konuşur biz sadece duyarak değil kalbimizle dinlemeyi bildiğimiz sürece.
GÜNÜMÜZ TELEVİZYON DİZİLERİ VE GENÇLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Yeni başlayan dizilerin ilk birkaç bölümünü seyretmeye genellikle zaman ayırıyorum. İzlerken, karakterlerin özellikleri, diyalogların zenginliği, nasıl bir konu seçildiği ve bu temanın nasıl işlendiğini izlemekten, ben senarist olsaydım diyerek hayal…
KARAR ANLARININ ZAMANA BAĞLI YANSIMALARI
Mesela benim zamanımda tıp okumak çok modaydı ve bir o kadar da prestij konusuydu. En yüksek puanla tıp fakülteleri öğrenci alıyordu ve sen Hacettepe, Cerrahpaşa gibi bir tıp fakültesini kazanırsan…
YAŞAMIMIZDAKİ KEŞKELERİN DÖNÜŞÜMÜ
Keşke. Bana en acıklı kelime gibi gelir bu ‘’keşke’’. Yaşanmamış ve yaşanmış tüm pişmanlıklar bu 5 harfe sığıverir birden. Kişinin yapmak isteyip de yapamadıklarının hayali ile yapıp da pişman olduklarının…