Küçük yaşlardayken en çok düşündüğüm şeylerden biri, neden bazı insanların diğerlerinden daha az şanslı olduğuydu. Çocukluğumu Karadenizli bir babanın ve Mardinli bir annenin üç çocuğundan biri olarak geçirdim.
Bir memur çocuğu olarak tatil döneminde anneannemi ve dedemi ziyaret ettiğimde evlerinde hissettiğim fakirlik nedeniyle ağladığımı bile hatırlıyorum. Neden bazı insanlar kendi potansiyellerini kullanamıyorken, diğerleri ellerindeki kıt kaynaklarla hayatlarını dönüştürebiliyorlardı?
İster imkânlar isterseniz de zorunluluklar deyin, ben söylenebilecek hiçbir mazereti kabul etmiyorum. Kendi hayatıma baktığımda da bu mazeretleri ortadan kaldırdığımı fark edebiliyorum. Belki de ayakkabı boyacılığı ya da su satıcılığı yaptığım yıllardan bugüne yani İletişim doktorası yapan aynı zamanda Türkiye’nin kendi alanında en iyi şirketlerinden birini yöneten biri olabilmek beni fazlasıyla gururlandırıyor. Bugüne kadar hiç anlatmadığım şeyleri yazıyor olmak da bu gururdan kaynaklanıyor. Evet, tereddüt etmeden söylüyorum “Ben gurur duyuyorum.” Yaptıklarımla, değerlerimle, mazeretsizliklerimle…
Yıllar önce Sabancı Holding’e bağlı bir şirkette icra komitesi üyeliğine kadar yükselerek yapmış olduğum işten sadece ve sadece koçluk yapmak için ayrıldım. İşimden memnun muydum, evet oldukça memnundum. Şirketin verdiği bir makam aracı, oldukça dolgun bir ücret… Neredeyse çalışmadan, yorulmadan emekli olabileceğim bir iş… Yani güvenlik anlamında bir insanın isteyebileceği her şey… Performansımdan da oldukça memnun bir şirket… Yani anlayacağınız her şey yolundaydı. Bir tek şey hariç… Yeterince katma değerim olduğunu, tutkularımın peşinde koştuğumu yani özünde yaşadığımı hissetmiyordum. İlk defa 2002’de bir ASTD konferansında tanışmış olduğum koçlukla sonraları çalıştığım şirketlerde de eğitimlerini alarak daha fazla özümsedim. Aldıklarımın yetmediğini anladığımda ve ICF’in ne kadar önemli olduğunu gördüğümde de yeni bir koçluk eğitim yolculuğuna çıktım. Eğitimlerde ve süreçte yaptığım koçluklarda başka bir şey oluyordu. Farklı ve bana yabancı hayatlarla iletişime geçiyor, farkındalıklar yaratıyor, daha da önemlisi kendimden başka bir insanın yüreğine dokunabiliyordum. Yargılamadan dinlemek, sorular sormak, tavsiye vermeden sadece bağ kurabilmek. Hatta “Bir şey vermeye çalışmadan ne güzel iletişim kurabiliyor insan.” diye düşünerek. Evet, ben bir koçum. Hayatta hiçbir iş beni bu kadar mutlu, bu kadar gururlu hissettirmedi. Microsoft’tan, Aselsan’a, Arçelik’ten Doğuş Otomotiv’e ve birçok yabancı kuruluşla çalıştım. Hatta Rusya’ya koçluk adına konuşma yapmaya bile gittim, TEDx’e ve birçok konuşmaya davet edildim. Biri çok satanlara giren iki adet kitap yazabildim. Anlayacağınız katma değer yarattığımı, bunun beni beslediğini, yaşamıma renk kattığını gördüm. Bunları da yapılabileceğini anlatmak için ifade ediyorum. Başkalarını ve yaptıklarını eleştirerek değil, kendime bakarak ilerlemeyi seviyorum. Çünkü diğer yöntemlerin hiçbir işe yaramadığını fark edeli yıllar oldu…. Her şeyden daha da önemlisi kendi oğlumun benim söylediklerimi değil, ayak izlerimi takip edeceğini iyi biliyorum. İşte bu yüzden yolda olmam gerekiyor.
Bazen her şeyin tersine döndüğü, egoist çıkarların konuştuğu bir dünyada bir kişiye nefes olmak, başka bir dünya yaratıyor benim için. Öğrenmeye kapalı, kendi hayatının sınırlarına sıkışmış bir sürü insan koçluğu eleştirirken, dünyanın en başarılı insanları diyebileceğim Eric Schmidt, Bill Gates gibi insanlar hayatlarında yaptığı en iyi şeyin koçluk almak olduğunu düşünüyor. Ben katkı sağlamak için kimler gibi olmak istediğimi seçtim.
Tüm bunları yazmamın nedeni yakın zamanda Aslı’nın Sola Unitas ile ilgili benimle röportaj yapmak istemesiydi. Video röportajından sonra biraz duygulandım ve her şeyi gözlerimin önünden geçirip yazmak istedim. İsterseniz o videoyu da izleyebilirsiniz. Umarım okuyan ya da izleyen birinin dahi hayatında küçük bir fark yaratabilir ve neden bazılarının potansiyelini kullanamadığı konusunda küçük de olsa bir ipucu olur. Ama başlıkta sorduğum soruya benim bir cevabım var. İsterseniz bu cevabı da değerlendirebileceğiniz seçenekler arasına ekleyebilirsiniz.
Bana sorarsanız insana hizmet etmekten daha üst bir amaç yoktur. Bir kere eğer bir yaşam amacınız yoksa iddia ediyorum, mutlu olmanız ve gelişmeniz mümkün değil. Yoksa hayatta ancak idare edebilirsiniz. ‘Şükür’ dünyanın en güzel şeylerinden biri ama sahip olduklarınızla mutlu olmak asla ilerlemenizi engellememeli. Yaşamın herkese farklı fırsatlar ve zorluklar verdiği doğrudur. Ancak ne yaşadığınızdan çok bu fırsatları nasıl kullandığınız önemlidir. Ben koçluğun en iyi yanının bu fırsatları görme konusundaki katkıları olduğunu düşünüyorum. Bir kere mazeret üretmeyi bırakıp hayata dört elle sarıldığınızda hayat baştan aşağı dönüşüyor.
Unutmayın! “İnsanoğlu ‘bir anlama’ gebedir. Ya sancılanır ve anlamı doğurur ya da ölene kadar sancılanır.”
BUNU ANLAMAYAN YOK OLACAK
Yıllardır söylenir durur. “Müşterini tanı!” Birçok sektörde bu ilkenin sıklıkla söylenmesine rağmen öneminin yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. Ya da anlaşılıyorsa da ben fark edemiyorum. Çünkü kocaman kocaman şirketlerde bile aykırı uygulamaları…
MR. HYDE İLE EŞEK SAATİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
Dr.Jekyll ve Mr.Hyde’ı hepiniz bilirsiniz. Hikâyenin en önemli özelliği bir zihnin iki zıt yönünü anlatmasıdır. Hepimizin içinde var olan, bizim karanlık ve aydınlık yanımızı gösteren bir metaforu öyküleştirir. Size eserden…
İŞ DEĞİŞTİRMEK İSTEYENLER İÇİN…
Son dönemlerde kurumsal şirketlerde çalışanların işleriyle ilgili mutsuzluklarına sık sık şahit oluyorum. Çoğu yeni bir iş arayışında… Bazıları aktif bir şekilde, bazıları ise daha pasif şekilde iş arama/tarama halindeler. Çoğuna…
FİZİK BÖLÜMÜNÜ ÇOK ZEKİ OLDUĞUM İÇİN TERCİH ETTİM
Geçenlerde bir psikoloji forumunda hem şaşırdığım hem üzüldüğüm bir soru ve cevap ile karşılaştım. Soruyu tam olarak aktarıyorum: “137 ortalama IQ skoruna sahibim (WİSC-R). Lise öğrenimimi özel bir fen lisesinde…