Sesler, tonlamalar, aranılan şehirler veya ülkeler değişse de zorluklar karşısında ailelerin hissettikleri değişmez. Üstün zekalı çocuk sahibi olmak ne özenilecek bir şeydir ne de öğrenildikten sonra göz ardı edilebilecek bir konu. Özenilmemeli çünkü üstün zeka destek gerektiren bir farklılık ve dezavantajdır, göz ardı edilmemeli çünkü göz ardı edilmeden yönetilmesi öğrenilmesi gereken farklı bir durumdur.
Meslek hayatımda pek çok vaka gördüm, yüzlerce hikaye dinledim. Genelde sorun çıkınca ulaşılan kişilerdir uzmanlar. Pek az kişi sorun çıkmadan bilme ve anlama gerekliliğinin öneminin farkındadır. Bu onlara aslında zorlu olabilecek bir yolun haritasını, iklim koşullarını vermek ve gereken teçhizatla donatmak gibidir. Elbet küçük sapmalar olabilir ama o harita onları emin şekilde yol almalarını sağlayacaktır. İklim ise bilindik sınırlar içinde olacaktır. Bilmek ve deneyimlemek arasındaki fark ise bilginin gücü ile kolaylaşacaktır.
Bugün ebeveynlerin sesini bir kez daha duyduğum bir eğitim verdim. Anlatması ve konuşması en zor olan konulardan biridir “Üstün zeka ve akran zorbalığı”. Dünya literatürüne göre üstün zekalı çocukların %67’si benim deneyimlerime göre ise her 10 aileden 7 sinin yaşadığı, dikkatli ve özellikli olarak ele alınması gereken ciddi bir durumdur. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi akran zorbalığı yetişkinlerin desteği ile çözülmesi gereken bir konudur. Yetişkinlerden kastım ise öğretmenler, rehberlik uzmanları, okul yönetimleri ve ailelerdir.
Siz hiç bir anneden evladının zorbalık nedeni ile yaşadığı kaygı neticesinde her akşam aynı saatlerde yaşadığı krizi dinlediniz mi? Herhangi bir şekilde yetişkin de olsa elleri titreyerek ve gözlerinde aynı dehşet ifadesi ile akran zorbalığını anlatan birine denk geldiniz mi? Hiç çocuğunuzun vücudunda banyo yaptırırken morlukları görüp çaresizlik hissettiniz mi? Okul rehberliğinin özür dilettirmenin ötesinde çözüm getiremediğinde çocuğunun tüm gününü geçirdiği okulda kalem kutusundaki tüm kalemler sınav öncesi döküldüğünde yaşadığı duyguyu düşündünüz mü?
Ve bunun tek nedeninin “Sen bir kez daha birinci olamayacaksın!” ifadesinin arkasında yatan temel duygunun sadece çocuğa ait olmadığının farkında olmak hepimize ne kadar büyük bir sorumluluk yaratıyor biliyor musunuz?
Üstün zekalı çocuklar ne asosyal ne de uyumsuzdur. Bilakis duygusal olgunlukları yüksek ve asenkron gelişim nedeniyle de akran ilişkilerinde desteğe ve anlaşılmaya ihtiyaç duyan bir gruptur. Burada ilk ve en önemli konu onları anlamak üzere niyetinizin olmasıdır. Bu anlama yolculuğuna başladığınız zaman göreceksiniz ki onlar hakkında efsaneleşmiş pek çok konu gerçeklerin arkasında birer silik algı olarak kalacaklar.
Üstün zekalı çocuklar ve bireyler hakkında “önyargılı fikir sahibi olmak” toplumların genelde düştüğü bir yanılgıdır. Konu ne gözümüzün önüne gelen klişe tipleme ile özdeşleşmekte ne de bu bireyler insan üstü bir gerçeklikte her şeyle baş edebilmektedir.
Akran zorbalığında her iki tarafında çocuk olduğu gerçeğinden kopmadan durumu değerlendirmek gerekiyor. Bu tüm yazıyı okurken aklımızda olması gereken tek gerçek olmalı ve amacımız çözüm üretmek tabi ki.
Akran zorbalığı okulların sistem içinde en çok karşılaştığı problemlerden biridir. Burada zorbalar tarafından en kolay ve neredeyse zahmetsizce hedef olarak seçilenler ise farklılıkları olan gruplardır. Bu fiziksel veya zihinsel bir farklılık olabileceği gibi, duygusal hassasiyet ve duygulanımdaki farklılıklar ya da ilgi alanındaki farklılıklar olabilir.
Bu süreçte en kolay hedeflerden biri de üstün zekalı çocuklardır çünkü davranışları genel popülasyondan farklıdır. Bu farklılıklarını genelde kendilerince minimize etmeye çalışsalar da çoğu zaman zorbalıklardan kaçamazlar.
Duygusal aşırı duyarlılıkları, hassasiyetleri, adalet arayışları, yüksek empati becerisi ve arkadaşlık ilişkilerine duydukları derin açlık onları işin içinden çıkamadıkları çözümsüz bir noktaya götürür. Zorba ise davranışlarının karşılığının olmadığını fark ettiği zaman ise süreç daha da derinleşerek ve genişleyerek devam eder.
Peki etkin çözüm için neler yapılabilir?
Okul tarafında
- Akran zorbalığını çözmenin temel yaklaşımı okul sisteminin zorbalık karşısında uygulanabilir ve çözüm odaklı stratejilerinin oluşmasıdır. Zorbalığa uğrayan çocukların kendilerini güven içinde ifade edebilecekleri ve deşifre edilmeden sorunun çözülebileceği sistemlerin kurulması zor değildir. Zorbalık yapan kişi ve kişilerin bu süreçte nasıl ve hangi dinamiklerle hareket ettiklerinin anlaşılması ve bu çocukların ve ailelerinin eş zamanlı desteklenmesi kritik derecede önemlidir.
Kendilerine mentorluk yaptığım pek çok üstün zekalı gençten duyduğum en önemli geri dönüm şu oluyor:
“Neden sorunumu paylaşayım ki yaptıkları tek şey özür diletmek ve beni tekrar sınıfa göndermek. Herkes hiçbir şey olmayacağını biliyor. Aileme söylediğimde ise soluğu okulda alıyorlar. Hatta kendimi koruyamadığım için kızıp koruma yollarını öğretmeye çalışırken “yaşadıklarımı ve arkadaşlarımı bilmeden” anlamsız çözümler sunuyorlar. Bunun bana faydasından çok zararı oluyor. Çünkü hem tüm dikkatler üzerimde oluyor hem de kendimi çözümsüz hissediyorum. Bu işler böyle olmamalı. Başka türlü olsa anlatırım tabi ki hem aileme hem de uzmanlara, neden anlatmayayım ki!”
- Araştırmalar, hedeflenen öğrencilerin akranlarıyla bağlantı kurduklarını hissettiklerinde zorbalığa maruz kalmayla daha iyi başa çıkabildiklerini gösteriyor. Araştırmalar ayrıca öğrencilere zorbalık davranışına tanık olduklarında seslerini yükseltmeyi ve buna karşı durmayı öğretmenin gelecekteki zorbalık durumlarını yüzde 50’den fazla azaltabileceğini gösteriyor (https://lesley.edu/article/6-ways-educators-can-prevent-bullying-in-schools).
Danışan ailelerden birinin konu hakkında bilinç ve çözüm süreçleri ise taktir edilecek şekilde. Burada sadece “bir yakın arkadaşın” akran zorbalığı konusunda ne kadar etkili olabileceğini görüyoruz.
Bu vaka ise sadece yakın bir arkadaşın üstün zekalı biri için ne kadar önemli olduğunun kanıtı adeta. Anaokulundan beri yakın iki arkadaş olan bu iki kişiden biri tanılı diğeri ise tanılı değil ancak sosyal zekası çok güçlü bir genç. Üstün zeka ile pratik zeka aynı şey olmadığı gibi, üstün zeka sosyal çözümlemelerde de pratiklik anlamına gelmiyor. Bu noktada bir arkadaşın süreçte olmasının ve kimi zaman konulara beraber çözüm getirmelerinin çok ama çok faydasını gözlemledik. Tabi burada gözetilen konu arkadaşlıklarının bağımlılık değil, bağlı ve samimi temeller üzerine kurulmalarına destek verilmesi. Sonuçta her ikisinin de birbirini desteklediği pek çok alan var. Her ikisinin de farklı arkadaş seçimleri olabiliyor ve ayrı ayrı da çok vakit geçiriyorlar. Denge burada çok önemli.
- Lesley Üniversitesi’nde konu ile ilgili makalede yer alan diğer bir çözüm ise şu şekilde: “Sınıfta öğrencilerin kendilerini ifade edebilecekleri ve seslerinin duyulduğunu hissedebilecekleri güvenli bir yer yaratarak başlayın. Öğrencilerin hem kendileri hem de başkaları adına savunma yapma yeteneklerini geliştirin. Sınıf dışında öğrencilerin hobileri ve ilgi alanlarıyla uyumlu okul sonrası etkinliklere katılmalarına yardımcı olarak olumlu pekiştirme fırsatlarını kolaylaştırın.”
- Bunların yanı sıra araştırmacılar, küçük davranışların genellikle zorbalığın başlangıç kalıplarına işaret edebileceğini bulmuşlardır. Eğitimcilerin bazı davranışlar karşısında daha alarmları açık olarak gözlem yapmasını önermektedirler. Bunlar; göz devirme, uzun süre bakma, geri dönüş, acımasızca gülmek/başkalarını gülmeye teşvik etmek, isim takmak, göz ardı etme veya hariç tutma, fiziksel zarara neden olmak, casusluk ve takip etme gibi. Patterson, “Araştırma, bu davranışların zorbalığa yol açtığını ve eğer çocukları burada durdurabilirsek, sorunu durdurmak için uzun bir yol kat etmiş olacağımızı gösteriyor” diyor (https://lesley.edu/about/faculty-staff-directory/susan-patterson )
Mentorluk yaptığım üstün zekalı gençlerden çoğunluğu zorbalıkların minik adımlarla adeta denenerek başlandığını ve eğer sistemde durduran bir etmen yoksa artarak devam ettiğini belirtiyorlar. En çok anlatılan benzer hikaye ise okulda yetkili kişilere söylendiği halde genelde kendilerinin uyumsuz, hassas, abartılı algılayan ya da konuyu kendi açısından ele alan kişi olarak etiketlenmeleri oluyor. Elbette ki sorunlarına mentorluk süreçlerinde çözümler getirerek sorunlar ve problemler karşısında yol haritaları bulma yetilerini de geliştiriyorlar.
- Raporlama, takip ve sürecin sonuçlandırılması, eşit ve adil değerlendirme ve davranışlarının sonuçlarının olması gibi temel yaklaşımlar bir sistemle desteklenmelidir.
Aile tarafında ise yapılması gerekenler şunlardır;
- Aşırı tepki vermemeye veya az tepki vermemeye dikkat edin.
- Çocuğun söylediklerini dinleyin.
- Empatik olun.
- Sorunu çocukla birlikte çözün.
- Çocuğu suçlamadıklarından emin olun.
- Kendine güveninin oluşmasına ve sohbetin devam etmesine yardımcı olmak için çocuğa bol bol ilgi gösterin ve onunla yalnız zaman geçirin.
- Çocukları kendilerine güvenmeye ve kendi ayakları üzerinde durmaya teşvik edin.
- Bir çocuk kendine güven duyduğunda, zorba çoğu zaman çekingen davranır. Güç değişirse çoğu zaman durur.
- Çocukları benzer düşüncelere sahip arkadaşlar bulmaya teşvik edin, böylece bir destek grubuna sahip olabilirler.
- Gerekirse kendileri gibi akranlarını bulmalarına yardımcı olun.
- Üstün yetenekli çocuklar sıklıkla arkadaş edinmekte zorluk çekerler, bu da bu sorunu daha da büyük bir sorun haline getirir.
Burada en önemli sorulması gereken sorulardan biri de “Sana böyle davranan kişi başka kimlere bu şekilde davranıyor?”. Bu şekilde üstün zekalı çocuk sorunun kendinden kaynaklanmadığını bu basit soru ile içselleştirmiş oluyor. Bu sorunun gücünü sorduğunuz zaman anlarsınız.
Ve son cümleler:
Kendilerini farklı, yalnız ve anlaşılmaz hisseden üstün zekalı çocuklarımızın en güvendikleri okul ortamlarında onur kırıcı davranışlara maruz kalmaları önlenebilir.
Önlenebilir her zorbalık için, bunu önleyemeyen sistemin ve sistem bileşenlerinin ileride zorluk yaşama ihtimali olan bireye toplumsal borcu vardır.
Zedelenen bir onurun tamiri için gereken emeğin çok azı ile adil bir sistem kurulabilir.