Bir işi yaparken keyif almak mükemmelliğe giden yoldur.
Aristoteles
Bankada gene klasik bir Pazartesi günüydü. Ayaklarım işe geri geri gidiyordu. Müdürüm beni geçen hafta yanına çağırıp “Diğer çalışma arkadaşlarına kendi zamanından vererek yardım etme! Herkes kendi işini yapsın, onlar senin rakibin, siz hepiniz ileride yönetici olması planlanan kişilersiniz ve bir süre sonra birbirinizin rakibi olacaksınız, bankada iş ortamı böyledir.” diye uyarmıştı. Müşterilere her gün kaç kredi paketi sattığımız, ne kadar mevduat aldığımız, hangi ürünleri yüzdesel olarak ne kadar fiyat avantajıyla verdiğimiz oradaki pozisyonumuzda değerimizi belirleyen unsurlardı. Gerçekten iyi para kazanıyordum ve işimde de başarılıydım fakat mutlu değildim. Bu kaderi sadece benim yaşamadığımı biliyordum. Üniversite arkadaşlarımın birçoğu çok da mutlu olmadıkları mesleklere yönelmişlerdi. Peki neydi bizi mutsuz eden?
HumanGroup sosyal medya üzerinden çalışanlara “İşyerinde mutluluk nedir?” diye sorduğunda anket sonuçlarına göre, iş yerindeki mutluluğun en önemli koşulu “Yaptığı işi sevmek” olarak belirlenmiş.
YAPTIĞI İŞİ SEVMEK! Bence de kilit nokta bu… Ama kariyer tercihi yapmadan önce, ileride yapacağımız işi sevebileceğimizi ve işimizde mutlu olabileceğimizi pek de öngöremiyoruz. Meslek seçimi yapmadan önce bunu anlamak mümkün mü?
Bir işin mutlu edip edemeyeceğini anlamak çok kolay değil. Özellikle de kişinin düşünce ve duygu dünyasının karmaşık olduğu ergenlik döneminde hayatında çok önemli olan “meslek” kararını almak zorunda olması işleri biraz daha zor bir hale getirebiliyor. Aileler bu konuda oldukça endişeli ve bu durumu farkında olarak ya da olmayarak mutlaka çocuklarına yansıtıyorlar. Dolayısıyla zaten sınav baskısı ve kaygısı altında stresli günler geçiren öğrencinin; bir de kariyer seçimi konusunda endişe yaşaması, bazen karamsarlığa düşmesi, işin içinden çıkamadığı için çoğu zaman çevresindekilerin düşüncelerine göre seçim yapması beklenilmeyen bir sonuç değil. Eğer şans eseri doğru seçim yaptıysanız Türkiye’deki işinde mutlu olan yüzde 15’lik azınlığın arasına girebilirsiniz. (Gallup Araştırması 2016)
Meslek seçimi kararını şansa bırakmak ne kadar doğru?
Öğrencilerin mutlu meslek seçimlerine rehberlik etmek amacı ile yapılandırılmış İzotomi Projesi meslek seçimini şansa bırakmıyor.
İzotomi meslek seçim sürecinde öğrenciyi sadece yetkinliklerine göre değerlendirmeyen; öğrenciye mizacı, değerleri, güçlü yönleri, istek ve ilgi alanları üzerinden yol gösteren çok kapsamlı bir çalışmadır. Bunları açıklamak gerekirse:
Mizaç; öğrencinin kişisel özellikleri, motivasyonun arkasındaki davranış modelleridir. İzotomi çalışmaları sayısal veri analizlerinde; gencin ana mizacı, kanat mizacı belirlenerek mizacın kendisine özgü olumlu potansiyelleri veya olumsuz riskleri değerlendirilip öğrencinin mizaç yapısına uygun yaklaşım stratejileri sunulmaktadır. Mizaç mesleki yönelimde önemli bir role sahiptir.
Mesleki yönelimde önemli bir role sahip olan diğer konu ise “değerlerimiz”dir. Sosyal Psikolog Shalom Schwartz değerleri “İnsanların yapılacak eylemleri seçerken, diğer insanları ve olayları değerlendirirken ve bu eylem ve değerlendirmeleri açıklarken kullandıkları temel yol göstericiler” olarak tanımlar. Örneğin yaptığımız araştırmalarda; mesleğinde mutsuz avukatlara bakıldığında yaratıcılık, özgürlük, eğlence değerlerinin çok yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Burada bu kişilerin değerleri ve mesleğin gerektirdikleri konusunda uyumsuzluk olduğunu söylemek mümkündür. Aynı araştırmalarda mesleğinde mutlu olan avukatlara bakıldığında gelenekçilik, güç ve güven değerlerinin yüksek olduğunu gözlemlenmiştir. Araştırmalarımızda da gördüğümüz gibi kişinin değerleri mesleğin gerektirdiklerine uyumlu ise kişinin o meslekte mutlu olma olasılığı çok daha yüksek olmaktadır. Öğrencinin değerlerini fark etmesi ve bu doğrultuda seçimler yapması onu hayatta daha doyumlu bir noktaya taşıyacaktır.
Öğrencinin güçlü yönleri, istek ve ilgi alanları izotomi çalışmasında tespit edilen diğer özelliklerdir. Psikolog Mihaly Csikszenmihaly’nin kişinin dikkatini odakladığı bir etkinlikte kendisini kaybetmesine neden olan bir yoğunlaşma olarak tarif ettiği “Akış” kavramının, öğrencinin hayatında hangi noktalarda ortaya çıktığını gözlemlemek çalışma içerisinde çok önemli bir role sahiptir. Çünkü kişi akıştayken güçlüdür, dikkatlidir ve yeteneklerinin doruğunda olduğunu hisseder, hedef koyduğunda ise konu ile ilgili içsel motivasyonu yüksektir. Kişinin akışta olduğu, sevdiği ve mutlu olabileceği meslek seçimini yapması ancak ve ancak kendisini çok iyi tanıması ile mümkün olur, izotomi öğrencinin kendini tanıma sürecinde ona eşlik eder.
İzotomi gence çok yönlü bakan, öğrencinin kendini tanımasını ve farkındalığını artırmasını sağlayan bir çalışmadır. Eğer bu çalışma ben öğrenciyken bana uygulansaydı; mizacımın, değerlerimin, güçlü yönlerimin, istek ve ilgi alanlarımın çerçevesinde büyük ihtimalle seçeceğim alan psikoloji, eğitim gibi insana dokunan, hayat boyu gelişimi destekleyen, sevgi ve şefkat değerini benimseyen ve besleyen bir alan olurdu. Müdürümün beni uyardığı konunun aslında benim değerlerim ile nasıl da uyumsuz olduğunu; geçmişteki sert, rekabetçi, acımasız, para ve mevki odaklı bir ortamın beni ne kadar mutsuz ettiğini çok iyi görebiliyorum. Ancak bunları şimdiki bilgim ve farkındalığım ile anlayabiliyorum.
Gençler ise bu farkındalıkları izotomi çalışması ile şimdi kazanabilir, hedeflerini belirleyebilir, keyif alacakları ve mutlu olacakları meslekleri seçebilirler. Bu noktadan sonra ailenin yapması gereken tek şey öğrenciye alacağı kararlarda güvenmek ve kendi geleceğini planlamasına fırsat tanımaktır.
Kendi geleceğini planlayamayanlar, başkalarının planının parçası olurlar
A. Robbins