fbpx

YKS 2022 tercih süresi bitti ama neler kaldı

Dün itibari ile YKS 2022 tercih süresi bitti. Geçirilen bir seneye bakıldığında özellikle öğrenciler açısından çok ciddi stres oluşturan zor bir sürecin sonuna gelinmiş oldu. Öğrencilerin çoğu bu süreçten ciddi duygusal yüklerle ve yaralanmalarla çıktı. Hem üniversite sınavına giren bir gencin annesi olarak hem de öğrenci koçluğu ve İzotomi alanlarında gençlerle çalışan bir profesyonel olarak bu sürecin gençler üzerindeki etkilerini yakından takip etme şansım oldu. Gençlerin üzerindeki başarı baskısı ve beklentileri yerine getirememe korkusu öğrencileri bu süreçte zorlayan en önemli konular arasındaydı.

 “Elimden geleni yapmaya çalışıyorum.  Sınava az zaman kaldı. Ailem ve öğretmenlerim bu seneki sınavla hayatımın şekilleneceğini söylüyor. Sınav senesi olduğu için sevdiğim birçok şeyi yapmaktan vazgeçtim. Bazen yürüyüşe çıkıyorum ve genellikle o sırada ağlıyorum. Neden olduğunu bilmiyorum. Annem sürekli odama yemek getiriyor ve yemek yiyip ders çalışmamı istiyor. Artık yemek ve sınav sorusu görmekten midem bulandı. Sınav sonuçlarım genelde iyi geliyor ama geçen gün deneme sınavına girmeden önce kustum. Ya gerçek sınavdan önce de kusarsam?!! Bir arkadaşım gece uyurken nefes alamadığını söyledi. Camları açıp yatıyormuş ama gene de nefes alamıyormuş. Başka bir arkadaşımın baş dönmesi başladı ve sınava girdiği gün başının dönmesinden korkuyor. Sanki bir kâbusun içindeyim. Bitse de uyansam…” (N.T yaş:17)

Üniversite sınavı gençler üzerinde büyük bir ruhsal ve fiziksel baskı oluşturuyor. Araştırmalar üniversiteye hazırlanan gençlerin yüzde 80’inin sınavı gelecekleri için tehdit olarak görüp mutsuz olduğunu söylüyor. Öğrenciler bu dönemi “kriz” gibi gördüklerini ifade ederken üçte birinden fazlasının depresyon belirtileri gösterdiği ortaya çıktı.

Sakarya’da sınava hazırlanan öğrencilerin sınav kaygılarının belirlenmesi için bir anket yapıldı. Anketle öğrencilerin sınav kaygısını etkileyen faktörlerden “Başkalarının görüşü, kendi görüşleri, gelecekle ilgili endişeleri, sınava hazırlanmakla ilgili endişeleri, sınav sürecine ilişkin bedensel ve zihinsel tepkiler ve genel sınav kaygısına ilişkin durumları” ele alındı. 153 lise öğrencisi ile yüz yüze yapılan ankete göre, öğrencilerin yüzde 73’ü sınavı bir kriz dönemi, yüzde 80’i ise geleceği için bir tehdit olarak görüyor. Öğrencilerin yüzde 86’sı ise sınavdaki başarısını gelecekteki mutluluğunun ve başarısının tek ölçütü olarak algılıyor.

Peki ne yapmalı?

Aileler olarak bizler genellikle çocuklarımıza okul, dershane, özel ders desteği sunuyoruz. Hatta bunları olmazsa olmaz destekler olarak kabul ediyoruz. Her ne kadar bu desteklerin akademik olarak çok faydası olsa da çocuğa ruhsal olarak destek sunacak kanalları ancak çok büyük problemler ortaya çıkınca sağlıyoruz. Ruhsal olarak sağlıklı bir süreçten bahsedemezsek yapacağımız tüm yatırımlar bizi istediğimiz noktaya götürmeyecektir. Bu sebeple sınav senesi başlarken öğrencinin yanında ona yol arkadaşlığı edecek bir uzman olmasını çok değerli buluyorum. Tabii ki çok ciddi ruh sağlığı problemlerinde psikologlar veya psikiyatrların devreye girmesi gerekebilir. Ancak herhangi bir ruhsal problemi olmadan sürece başlayan öğrenciler için en iyi desteğin öğrenci koçluğu olduğunu düşünüyorum. Bu noktada da ülkemizde genellikle yanlış bilinen “Öğrenci koçu eğitim koçudur.” kavramının aileleri yanılttığını söyleyebilirim. “ÖĞRENCİ KOÇU EĞİTİM KOÇU DEĞİLDİR.” Çocuğa sınav senesinde eşlik edecek olan öğrenci koçu ona ödev verip onun günü gününe ödev yapıp yapmadığını kontrol etmez. Onunla daha derin bir iletişim halinde olur.

 ***Uluslararası Koçluk Federasyonu (ICF-The International Coaching Federation) tarafından koçluk “Bireylere kişisel ve profesyonel potansiyellerini en üst düzeye çıkarmaları için ilham veren, düşündürücü ve yaratıcı bir süreçte ortaklık yapmak.” olarak tanımlanır (coachfederation.org).  Öğrenci koçluğu “Öğrencilerin potansiyelini ve performansını en üst düzeye çıkarmak amacıyla, düşüncelere meydan okuyan ve farklı perspektiflerin ortaya çıkmasını sağlayan yaratıcı bir ortaklık süreci.” olarak tanımlanmaktadır.

Gençlerin yaşadıkları durumlara çözüm aradıkları noktalarda; kendini tanımak, kendine ulaşılabilir hedefler koymak, mesleki yatkınlıklar, sorunlara etkin ve uygulanabilir çözümler getirmek, stres ve kaygı yönetimi, zaman yönetimi gibi pek çok konuda “öğrenci koçları” gençlerin belirledikleri gündemler üzerinden etkin çalışmalar yapmaktadır. Dansinger (2000) koçluğun psikoterapiden daha esnek görüldüğünden ve toplum tarafından daha iyi kabul gördüğünden bahseder.***

Koçluk süreçlerinde öğrencilerden gelen en etkili geri bildiriminin “Kimse beni bu kadar iyi anlamamıştı ve dinlememişti.” olduğunu söyleyebilirim. Hayatlarının en zor süreçlerinden geçen bu gençlerin gerçekten anlaşılmaya ve duyulmaya ihtiyaçları var. Sorunlarını konuşup çözüm üretirken bir yol arkadaşına ihtiyaçları var. Onlara saygı ve güven duyulmasına ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçları karşılandığında akademik performansları da yükselecektir:

“Koçluğun değeri, odak noktasının öğrenci olmasıdır. Koçluk, öğrencilerin kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu üstlenmelerini sağlamak için beceri ve destek sağlayabilir. Koçluk, çocuğa herhangi bir alanda ve gelişmeye ihtiyacı olan alanlarda yardımcı olacaktır (Dansinger, 2000). Williams (1999) tarafından bildirilen araştırma, tek başına eğitim ile koçluk ve eğitimi karşılaştırmıştır. Tek başına eğitimin üretkenliği % 22,4, eğitim ve koçluğun ise üretkenliği %  88 artırdığı görülmüştür.”

Sınav senesinde öğrenciye verilecek olan profesyonel desteğin yanında ailenin sınava bakış açısının ve öğrenciyle olan iletişiminin son derece önemli olduğunu da eklemek isterim. Sınav sürecini iyi yönetebilen öğrencilere baktığımızda “ailelerinin onlara güvendiğini, onları eleştirmediğini, ders çalışma sistemini sorgulamadığını ve psikolojik olarak destek olduğunu” söylediklerini görüyoruz. Çocuklarımıza bu süreçte eşlik ederken daha çok dinleyici olarak kalmalı, gözlem yapmalı ve yeri geldiğinde rehber olmalıyız. Onlara sunacağımız bu yaklaşımla; çocuklarımız sınav senesini çok daha iyi yönetebilir, bu süreci çok daha sağlıklı ve mutlu bir şekilde geçirebilirler.

Banu Evren, İzotomi